22 Haziran 2025 Pazar

Hürmüz Boğazı Krizi ve Küresel Ekonomilere Etkileri: ABD ve Çin Perspektifinden Bir Değerlendirme

Giriş

Hürmüz Boğazı, dünya enerji güvenliğinin en kritik noktalarından biri olarak kabul edilmektedir. Basra Körfezi ile Umman Denizi’ni birbirine bağlayan bu dar geçit, günlük ortalama 20 milyon varil petrol taşımacılığıyla küresel arzın yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır. Bu yönüyle Hürmüz, yalnızca coğrafi bir geçit değil; aynı zamanda küresel ekonominin ve enerji piyasalarının nabzının attığı bir stratejik arterdir. Son dönemde İran'ın boğazı kapatma tehditleri ve artan bölgesel gerilimler, başta ABD ve Çin olmak üzere birçok ülke açısından ciddi ekonomik ve jeopolitik riskler doğurmaktadır. Bu makalede, Hürmüz Boğazı’nda olası bir kriz senaryosunun ABD ve Çin ekonomileri üzerindeki etkileri mercek altına alınmaktadır.

ABD’ye Etkileri

Amerika Birleşik Devletleri, tarihsel olarak Orta Doğu’daki enerji şoklarından ciddi şekilde etkilenmiş bir ülkedir. Ancak son on yılda gerçekleşen kaya petrolü devrimi, ABD’yi dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz üreticisi haline getirmiştir. Bu dönüşüm, ABD'nin dış petrole olan bağımlılığını önemli ölçüde azaltmış, ülkeyi net petrol ihracatçısı konumuna taşımıştır. Enerji bağımsızlığındaki bu ilerleme, ABD ekonomisinin Hürmüz Boğazı’na olan doğrudan bağımlılığını düşürmüş, dolayısıyla bu tür boğaz kaynaklı arz kesintilerine karşı daha dirençli hale gelmesini sağlamıştır. Ayrıca ABD, olası arz şoklarına karşı büyük stratejik petrol rezervlerine (SPR) sahiptir. Bu rezervler, ani krizlerde piyasaya müdahale ederek arz talep dengesini bir süre koruyabilecek potansiyele sahiptir. Kanada başta olmak üzere, Kuzey Amerika’daki güvenilir kaynaklardan sağlanan tedarik de ABD’nin enerji güvenliğini çeşitlendirmiştir. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen, küresel petrol fiyatlarında yaşanacak ani sıçramalar, ABD’de de benzin fiyatları ve enflasyon üzerinde etkili olmaya devam edebilir.

Çin’e Etkileri

Çin açısından bakıldığında ise tablo daha kırılgandır. Çin, dünyanın en büyük ham petrol ithalatçısı konumundadır ve enerji ihtiyacının yaklaşık %70’ini ithalatla karşılamaktadır. 2025’in ilk çeyreği itibarıyla Çin, Hürmüz Boğazı üzerinden günde ortalama 5,4 milyon varil ham petrol ithal etmiştir. Çin’in Körfez ülkelerine olan yüksek bağımlılığı, Hürmüz Boğazı’nda yaşanacak bir kesintinin Pekin ekonomisi üzerinde doğrudan ve güçlü etkiler yaratma potansiyelini artırmaktadır. Çin, petrol ithalatında uzun vadeli sözleşmeler yoluyla tedarik güvenliğini artırmaya çalışsa da, bu sözleşmelerin büyük bölümü Brent veya WTI gibi uluslararası fiyat endekslerine bağlıdır. Dolayısıyla, boğazda yaşanabilecek bir kriz durumunda fiyat şokları kaçınılmaz olarak Çin’e yansıyacaktır.

Çin yönetimi, enerji güvenliğini artırmak amacıyla stratejik petrol rezervlerini artırmakta ve Rusya, Batı Afrika ve Latin Amerika gibi farklı bölgelerden ithalatı çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Ancak bu alternatiflerin hiçbirinin Hürmüz Boğazı’nın taşıdığı hacmi telafi edecek kapasitede olmadığı ortadadır. Özellikle Orta Asya’dan Çin’e ulaşan boru hatlarının kapasitesi sınırlı, taşıma maliyetleri ise oldukça yüksektir. Ayrıca Çin’in sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatını artırma çabaları da mevcut, ancak bu pazarın dalgalı fiyat yapısı ve sınırlı arz esnekliği, enerji güvenliği risklerini ortadan kaldırmamaktadır.

Hürmüz Boğazı’nda yaşanacak olası bir kriz, Çin ekonomisini yalnızca enerji maliyetleri üzerinden değil, üretim ve ticaret zincirleri aracılığıyla da ciddi şekilde etkileyebilir. Petrol fiyatlarında yaşanacak keskin artışlar, Çin’de üretim maliyetlerini yukarı çekecek, bu da enflasyonist baskıları artıracaktır. ABD ile süregelen ticaret savaşları nedeniyle zaten dış talepte daralma yaşayan Çin, iç tüketimin zayıf kaldığı bir ortamda enerji fiyatlarının artışıyla birlikte büyüme ivmesini yitirme riskiyle karşı karşıya kalabilir. Ayrıca Hürmüz Boğazı’ndan yapılan taşımacılığın sekteye uğraması, deniz sigortası maliyetlerini ve teslimat sürelerini artırarak Çin’in küresel üretim zincirindeki etkinliğini de zayıflatabilir. Bu türden bir çoklu şok, yalnızca Çin’i değil, Çin’e bağlı küresel tedarik zincirlerini de sarsarak dünya ekonomisinde domino etkisi yaratabilir.

Hürmüz Boğazı Kapatılabilir mi?

Hürmüz Boğazı’nın tamamen ve uzun süreli bir şekilde kapanması olasılığı düşük görülmektedir. İran, her ne kadar zaman zaman boğazı kapatma tehdidinde bulunsa da, kendi petrol ihracatının da büyük bölümünü bu boğazdan gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla bu tür bir adım, İran için ekonomik anlamda kendi ayağına kurşun sıkmak anlamına gelebilir. Öte yandan ABD’nin 5. Filosu’nun bölgede konuşlanmış olması, boğazın uluslararası deniz taşımacılığına açık kalmasını güvence altına alan önemli bir caydırıcı unsur olarak öne çıkmaktadır. Tarihsel olarak da, 1980’lerdeki İran-Irak Savaşı ve “Tanker Savaşı” gibi olaylarda boğazda tehditler yaşanmış, ancak uluslararası topluluğun müdahalesiyle geçişler hiçbir zaman uzun süreli olarak durmamıştır. Güncel piyasa beklentileri ve uzman yorumları da, boğazın birkaç haftalık geçici kesintiler dışında uzun süreli olarak kapanma ihtimalinin düşük olduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuç

Sonuç olarak Hürmüz Boğazı, yalnızca enerji ticaretinin değil, aynı zamanda jeopolitik istikrarın da anahtarı niteliğindedir. ABD, kaya petrolü üretimi sayesinde bu tür krizlere karşı daha esnek hale gelirken, Çin’in Hürmüz Boğazı’na olan yüksek bağımlılığı ciddi kırılganlıklar yaratmaktadır. Bu kırılganlıkların, özellikle ticaret savaşları gibi küresel ekonomik gerginliklerin yoğun olduğu dönemlerde daha belirgin hale geldiği görülmektedir. Bu bağlamda ülkelerin enerji tedarik zincirlerini çeşitlendirmesi, stratejik rezervlerini güçlendirmesi ve alternatif taşıma yollarına yatırım yapması, yalnızca enerji güvenliği için değil, aynı zamanda ekonomik istikrar için de kritik önem taşımaktadır. Hürmüz Boğazı’nda yaşanacak bir kriz, bu dersleri hatırlatacak ve enerji stratejilerinde yapısal dönüşümleri zorunlu kılacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder