Bir fabrika kurdunuz diyelim. Tüm makine ve ekipmanlarıyla modern ve teknolojik bir üretim tesisi olsun. Bu fabrikada kullanacağınız ham maddeler uzak bölgelerden geliyorsa ve ucuz bir taşıma yoksa maliyetler artar. Aynı şey ürettiğiniz ürünü pazara ulaştırırken de geçerlidir. Ülkemizde yaş meyve ve sebze sektöründe maliyeti yükselten ikinci unsur ürünlerin taşınmasıdır. Ulaşım olanaklarının geliştiği bölgelerde işgücü daha akışkandır. Yani işçiler daha uzak bölgelerde iş bulabilirken, işverenlerde yüksek işçilik maliyetine katlanmazlar.
Ülkeler ne kadar
yaygın ve kaliteli ulaşım ağına sahip olursa hem sanayi hem tarım hem de turizm
gibi sektörleri bundan olumlu etkilenir. Ülkelerin yaptığı ulaştırma
yatırımlarının ekonomik büyümeye olumlu etki yaptığına dair yüzlerce çalışma
var. Özellikle ABD, batı Avrupa ülkeleri ve İngiltere ile Japonya gibi gelişmiş
ülkelerin takdire şayan bir ulaşım ağına sahip olduğu görülüyor. Zaten
ekonomileri bunun en büyük göstergesi. Çin’in yaptığı muazzam yatırımların
sebebi aynı seviyeyi yakalamak olduğu sanırım daha anlaşılabilir bir durum.
Bende
bu yazıda ülkemizde bulunan karayolu ve demiryolu ulaştırma alt sistemlerinin
durumundan bahsedeceğim. Kimilerine göre Almanya’da olmayan taşıtlara ve
yollara sahibiz. Kimine göre çakılmış çivi yok memlekette. Peki gerçekte durum
ne? (Havayolu ve denizyolu ulaşımı bir başka yazıda incelenecektir)
1-Karayolu
Ulaştırması
Ülkemizin
karayolu yatırımlarında çok ilerlediğini düşünüyoruz. Bunda biraz haklılık payımız
da var. Bu alanda uzun zamandır ciddi bir faaliyet var ve bu göze çarpıyor. Karayolu
yatırımlarında dikkate değer en büyük başarı yolların modernizasyonunda. Peki
bu ne demek? Örneğin iki şehir arasında daha önce tek şerit gidiş ve tek şerit
geliş olan bir yolun bölünmüş yola dönüştürülmesi bir modernizasyondur. 2003
yılında 15.000 km toplam bölünmüş yol hedeflenmişti. 2020 itibariyle itibariyle 25.700
km bölünmüş yol yapılmıştır (kaynak).
Yani büyük ölçüde yollar modernleştirilmiştir. Bir diğer başarılı olunan husus
tünel, köprü gibi karayolu ağının kalitesini ve hızını yükselten altyapılardır.
Ülkemiz bu alanda yaptığı çalışmalarla son 17 yılda köprü uzunluğunu 2,5 kat
artırmış görünüyor (kaynak).
Aynı başarının tünel yapımında da tekrarlandığını söyleyebiliriz (kaynak).
Mevcut yolların kaplamasının günün koşullarına göre iyileştirilmesini de yine
aynı şekilde başarı olarak değerlendirebiliriz.
Mevcut
karayolu teknolojisi içerisinde en kaliteli ağ otoyollardır. Karayollarının
verdiği bilgilere göre 2.657 km otoyola sahibiz. Avrupa’nın gelişmiş
ülkelerinde bu rakam bizden epey fazla. Örneğin Almanya’da 13 bin İspanya’da 15
bin Fransa’da 12 bin km otoyol mevcut. Konu hakkındaki detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Elbette daha iyi olduğumuz birçok ülke var. Fakat yüzölçümleri ile
değerlendirdiğimiz vakit fazla söze gerek kalmıyor. Örneğin İrlanda’nın 913 km
otoyolu var. Ancak Türkiye İrlanda’dan tam 11 kat büyük bir ülke.
Dikkate
değer bir diğer konu ülkemizin sahip olduğu karayolu taşıt sayısı. Ülkemizde
traktör, motosiklet gibi tüm motorlu araçların mevcut durumu yaklaşık 23
milyon. Tüik’e göre bu rakam 1990’da 3.7, 2000’de 8.3, 2010’da 15 milyon idi.
Dikkat edilirse her on yılda bir 2 kat civarında bir artış söz konusu. Elbette
ki bu hem teknolojinin yaygınlaşması ve gelişme ile izah edilebilir. Fakat
buradaki temel nokta diğer ülkeler arasındaki durumumuz. Türkiye Ulaştırma
Bakanlığı’nca yayınlanan ‘Ulaşan ve Erişen Türkiye’ raporu verilerine göre 100
kişiye düşen taşıt sayısında maalesef Avrupa sonuncusudur. Daha detay
bilgiye buradan bakabilirsiniz.
2)
Demiryolu Ulaştırması
Demiryolu
yatırımı ve ulaştırması ülkemizde tekel konumundaki TCDD tarafından
yapılmaktadır. TCDD 2018
istatistik yıllığına göre 2003 sonrası dönemde 3.913 km demiryolu inşa
edilmiş. Bu hattın 1.213 km’si yüksek hızlı tren hattıdır. Burada ciddi bir
atılım söz konusu gerçekten. Zira 1950-2003 yılları arasında sadece 945 km hat
yapılmıştı. Ayrıca yeni hat yapımının haricinde eski demiryolu hattının %65’i
yenilenmiştir. 2003 yılında hattın %19’u elektrikli ve %23’ü sinyallidir.
Mevcut durumda hem sinyalizasyon hem elektrifikasyon oranı yaklaşık %43’tür.
Demiryolu
hattının modernizasyonu taşımacılığın konforlu, güvenli ve süratli yapılması
için çok önemlidir. Verilere baktığımızda önemli bir çalışma olduğu
anlaşılıyor. Ayrıca belli ölçüde lokomotif ve tren seti yenilmesi de
mevcut. TCDD
Taşımacılık 2018 İstatistik Yıllığı‘na göre son on yılda 231 adet
lokomotif, yüksek hızlı tren ve tren seti TCDD araçları arasına katılmıştır.
Bir
de madalyonun öbür yüzü var. TCDD’nin 2017 sektör raporuna göre 2003-2016
yılları arasında demiryollarına 57 milyar lira yatırım yapılmış. Güncel rakam ise
70 milyar TL civarında. Yani çok büyük bir yatırım harcaması
yapılmış görünüyor. Bunca yatırıma rağmen halen istenen verimlilik
sağlanabilmiş değil. Öyle ki ülkemizdeki demiryolu ağının halen %70’i tek hat.
Bu durum işletmeciliğin çok kötü yapılmasını, sefer sürelerinin uzamasını
beraberinde getiriyor. Mevcut lokomotiflerin yarısından fazlasının 30 yaş
üzerinde olması, toplam hattın %42’sinin elektrikli ve %43’ünün sinyalli olması
nedeniyle TCDD ciddi bir cer enerji (yakıt) giderine katlanmaktadır. TCDD 2018
faaliyet raporunda toplam 726 milyon TL’lik yakıt harcaması yaptığını
bildirmiştir.
Demiryolu
ağının yoğunluk ölçüsü olan, km2’ye ve kişi başına düşen demiryolu
uzunluğunda ülkemiz Avrupa ülkeleri arasında sonuncudur (kaynak).Yunanistan
ve Bulgaristan gibi ülkelerin dahi bizden daha yoğun bir ağa sahip olmaları
üzücü bir durum maalesef.
Yukarıda
anlatılan sebepler nedeniyle verimli bir işletmecilik yapılmasının mümkün
olmadığı ortadadır. Bu durum TCDD’nin tüm mali tablolarına yansımaktadır. Aşağıda
TCDD’nin 2018 yılı gelir gider tablosu özet olarak verilmiştir. Tablo
incelendiğinde kurumun toplam faaliyet gelirlerinin, faaliyet giderlerinin yalnızca
%45’ini karşıladığı görülüyor. Hazine yardımlarının da gelirlere dahil edildiği
durumda bile TCDD'nin yılda ortalama 1 milyar TL zarar ettiği anlaşılıyor.
Tablo 1.
TCDD'nin Gelir ve Gider Durumu
Faaliyet İçi Gelirler
|
1.353.856.677
|
Faaliyet İçi Giderler
|
3.010.350.245
|
Gelirin Gideri Karşılama Oranı
|
44.97
|
Sübvansiyonlar Dâhil Faaliyet İçi
Gelirler
|
2.131.160.413
|
Faaliyet İçi Giderler
|
3.010.350.245
|
Gelirin Gideri Karşılama Oranı
|
70.79
|
Faaliyet Dışı Gelirler
|
60.635.094
|
Faaliyet Dışı Giderler
|
106.107.993
|
Gelirin Gideri Karşılama Oranı
|
57,14
|
Toplam Gelirler
|
2.191.795.508
|
Toplam Giderler
|
3.116.458.238
|
Gelirin Gideri Karşılama Oranı
|
77,33
|
Sonuç
Gelişmiş
bir ekonomiye sahip olabilmek, bölgeler arasındaki gelir farklılıklarını
önlemek, verimliliği artırabilmek, iş bölümünü sağlayabilmek için gelişmiş bir
ulaşım ağı şarttır. Ticaretin ve turizmin gelişebilmesi, üretim faktörlerinin
bol olan yerden kıt olan yere aktarılabilmesi için ulaştırma olmazsa olmaz bir
alandır.
Ulaştırma
alanında uluslararası karşılaştırmalarda kullanılan istatistiklerin de yukarıda
anlatılanlarla uyumlu olduğu görülüyor. Örneğin lojistik performans endeksinde
ülkelerin gümrük, lojistik ve taşımacılık alanındaki performansı değerlendiriliyor.
Tüik verilerine göre bu endeks sıralamasında ülkemiz 47. sırada bulunuyor.
Diğer bir uluslararası endeks ise seyahat ve turizm rekabet endeksidir. Ulaşım
altyapısının kalitesinden, çevre koşullarına kadar dört başlık altında derlenen
endekste Tüik verilerine göre ülkemiz 43. sırada yer alıyor.
Türkiye
son dönemde gerek demiryolu gerek karayolu altyapısına önemli oranda
yatırım yapmış görünüyor. Fakat bu yatırımlar altyapı olarak diğer ülkelerin
önüne geçtiğimizi, aradaki farkı kapattığımızı kesinlikle göstermiyor. 2000
yılındaki altyapı ile bugünkü altyapı arasında belirgin bir fark olduğu ortada.
Bu durum sadece ülkenin geçmişteki hali ile günümüzdeki hali arasında
karşılaştırma yapanlar için net bir başarı göstergesidir. Ancak ülkemizin
altyapısını özellikle gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımızda ortaya çıkan
tabloda aynı başarıyı göremiyoruz maalesef. Daha almamız gereken çok yolumuzun
olduğu ortaya çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder