12 Ocak 2021 Salı

Tedavi Olmak İçin Hastalığı Kabul Etmek Gerek

 

Ekonomik anlamda üretim çeşitli faktörlerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkar. Bu faktörleri; emek, sermaye, doğal kaynaklar, girişimci şeklinde sıralayabiliriz. Hatta modern görüşe göre beşeri sermaye ve kurumsal yapı gibi yeni faktörleri de ekleyebiliriz. İşgücü en temel üretim faktörüdür. İşgücünün tümü üretimde ise tam istihdam, işgücünün bir bölümü üretimde değilse eksik istihdam vardır.  Hemen her ekonomide doğal bir işsizlik oranı vardır. Bu oran zaman zaman düşürülse de kalıcı olmaz. Fakat doğal işsizliğin üzerindeki her işsizlik, üretim faktörlerinin birinden yani işgücünden yararlanamama anlamına gelir. Hele ki dinamik nüfusu fazla olan bizim gibi ülkelerde nüfus fırsat penceresi bir şanstır ve kaçırılmaması gerekir.

Türkiye’de işsizlik yıllardır süregelen bir sorun. Fakat bu sorunun giderek büyüdüğünü görüyoruz. Aşağıdaki tabloda işsizliğin 1980’den beri on yıllık ortalamaları bulunuyor. 2000 yılından beri işsizliğin %10 üzerinde katılaştığı görülüyor. Detaylı bilgi için buraya bakılabilir.

Tablo 1

Yıllar

İşsizlik Ortalaması

1980-1989

7,9

1990-1999

7,7

2000-2009

10,3

2010-2018

10.6

 

Tabi ki bu bilgilerin tamamı eski verileri içeriyor. Peki güncelde durum nedir? Tüik’in dün açıkladığı veriler çok çarpıcı sonuçlara işaret ediyor. Aşağıdaki grafikler aynen Tüik’ten alınmıştır. İşsizlik oranı 2019 ekim ayından itibaren bırakın artmayı düşerken, istihdam edilen kişi sayısı da yaklaşık 900 bin kişi azalmış. Yani hem istihdam hem de işsizlik düşmüş. Aynı dönemde nüfus da 1 milyon 171 bin kişi artmış durumda. Kısacası nüfus artar ve istihdam sayısı azalırken nasıl oluyor da işsizlik oranı düşüyor. Sihir Tüik’in hesaplama yönteminde gizli.  

 

Şekil 1



TÜİK'e göre işsiz; “referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek olanlardır. Kısacası bu koşullardan birini dahi sağlamıyorsanız tebrikler!! işsiz sayılmıyorsunuz.

Tüik’in kendisinin hesapladığı verilerden derlenen gerçek işsizlik tablosunu aşağıda vereyim. Tabloyu derleyen Mahfi Eğilmez hocamıza teşekkür ederek tabi. Tablo 3’de 9. veri Tüik’in hesapladığı işsizlik. Gerçek işsizlik ise 10. verideki geniş işsizlik oranı. Bu konuda çok çeşitli rakamlar incelenebilir. Yorumlar yapılabilir. Fakat rakamlara boğulmak gereksiz. Tablo açık şekilde önümüzde duruyor. Daha detay bir yorum için Alaaddin Aktaş'ın bugünkü yazısına bakabilirsiniz.

 Tablo 3



Tüik verilerinin kırmızı alarm verdiği bence en önemli veri genç işsizliktir. Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere gençlerin %25’i işsiz, %30’u çalışıyor. Asıl tehlike ise ne eğitimde ne istihdamda olanlar, oranı da %27,6. Bu sorun giderek büyüyor. Genç işsizliğin yaratacağı sosyal problemler (suç, madde kullanımı vs) artarak karşımıza çıkıyor.  Kaldı ki bu sorunun pandemi ile de ilgisi bulunmuyor. Zira 2019 verileri de aynı sorunu gösteriyor.

Tablo 4

Türkiye’de son 20 yıldaki genç işsizlik ve işsizlik arasındaki korelasyonu yaklaşık 0,98 hesapladım. Korelasyon katsayısı 0 ise iki değişken arasında ilişki olmadığını, 1 ise tam ilişki olduğunu gösterdiğini anlıyoruz. Bu durumda işsizlik ve genç işsizliğin sebepleri aynıdır diyebiliriz. Peki işsizliğin sebebi ne? Açık şekilde yetersiz ve kalitesiz büyüme. İlk tabloda da görüldüğü üzere, son 20 yıldaki büyümemizin istihdam yaratmadığı yada yeterli olmadığı ortada. Son dönemde işsizliğin yükselmesinin temel sebebi de makro bozulmalar. Detaylı bir anlatımı Mahfi Eğilmez'in yazısında bulabilirsiniz.

Genç işsizliğin madde kullanımı, suça bulaşma ve intihar gibi birçok sosyal yönü var. Aynı zamanda bu kişiler ülkenin geleceği olduğu için umutsuz bir gelecek karşımıza çıkıyor. Diğer bir sonuç ise gençlerin bir şekilde hayatını idame ettirmesi için ebeveynlerinden destek alması gerekiyor. Bu durum ebeveynlerin birikim yapamamasına, emekliliklerini ertelemelerine neden oluyor. Peki ya ebeveynler de işsizse?

Pandeminin etkisini tablo 3’de görüyoruz. 7 puan fırlamış geniş işsizlik oranı korkutucu. Bu tablonun işten çıkarma yasaklarını tam olarak yansıttığını söyleyemeyiz. Bir tahmin yapmak zor fakat oranın yükseleceği aşikar. İşsizlik oranının bu denli yükselmesi tabi ki çok büyük sorun. Dünyadaki tüm ülkeler bu sorunu çözmeye çalışıyor. Fakat çoğu ülkenin pandeminin başında mali ve parasal alanı vardı. Böylece kapsamlı destek paketleri uygulayabildiler. Pandemi öncesinde zaten yüksek enflasyon, patlama aşamasında kur, sınıra dayanmış kredilendirme limiti ve açıkları büyüyen bir bütçemiz vardı. İnternette geçen yılın ocak ayı haberlerine bir göz atsak durum anlaşılır sanırım.

Sonuç olarak, işsizlik rakamlarında geniş işsizlik oranını baz almak daha doğru olur ve bu rakam %26,9'dur. Keşke Tüik bunu ilan etse ya da hesaplama yöntemini koşullara uyarlasa. Zira toplumda neredeyse kimse Tüik verilerine güvenmez hale geldi. Sorunları açıkça tartışmalı ve çözüm bulmaya çalışmalıyız. Unutmayalım doğru teşhis konmadan hasta tedavi olamaz. Hele hastalığı kabul etmeyerek asla.




11 Ocak 2021 Pazartesi

Müşteri Verinimettir

Ne kadar uzun bir zaman oldu burada bir şey paylaşmayalı. Pandemi ile başlayan online eğitim sonucu çok yorucu doktora dersleri, sonrasında yeterlik sınavı ve ingilizce'ye yoğunlaşma derken zaman akıp gitti. Nihayet bugün yazma fırsatım oldu. Sanırım artık daha sık yazabileceğim.

WhatsApp'ın yeni kullanıcı sözleşmesi ülkeyi bir anda büyük bir tartışmanın içine soktu. Sözleşmeyi okuduktan sonra dayatılan şeyler beni ürküttü açıkçası. Konuyla ilgili detaylı bir paylaşımı buraya bırakıyorum. Sonrasında o sinirle tüm sosyal medya hesaplarımı doğradım :). Dün Facebook ve Whatsap'ı bugünde ve İnstagram'ı ve Twitter'ı kapatıp uygulamalarını sildim. Nasıl mı hissettim? En son sigarayı bıraktığımda böyle hissetmiştim. Sanki damarlarım twit-twit diye bağırdı, İçimden bir ses bir fotoğraftan bir şey olmaz falan dedi. Sonra dayanamayıp Twitter'ı geri açtım sonra da Instagram'ı :). Fakat Facebook ve WhatsApp konusunda kararlıyım artık kullanmayacağım.

Günümüzde ülkeler, şirketler ve daha bir çok mekanizma veri toplama peşindeler. Bu işe milyarlarca dolar yatırıyorlar. Bu veriler işlenecek analiz edilecek sonra da ticarileşecek. Böylece size en uygun ürün siz zahmet etmeden size sunulacak, zevkinize uygun ürün anında karşınıza çıkacak... Dünya görüşünüze en uygun parti ya da adayın videoları, kampanyaları ve reklamları önünüze serilecek. Çocuğunuz mu oldu bez önerileri gelecek. Akıllı saatinizde nabız sayınızın düştüğü mü tespit edildi hastane sizi hemen muayeneye çağıracak. Tehlikede misiniz? Güvenlik güçleri derhal imdadınıza yetişecek. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Tabi ki bunlar son derece naif ve iyi niyetli hayaller. 

Madalyonun öbür yüzünde ise şunlar var. Sizin ihtiyacınız olmayan ürünler tüm mecralarda gözünüze sokulacak. Sanki o ürünün olmaması çok büyük eksiklik mesajı verilecek. Mesela mı? Her eve lazım olan süpürge ve mop makineler. Hani yerde dolanıp evimizi temizleyen sevimli aletler. Ürünün işlevsel olduğu doğru. Fakat pazarlama tekniği harika gerçekten. Dahası siyasi tercihleriniz manipüle edilecek. Bunun en somut örneklerinden birinin 2016 ABD seçimlerinde yaşandığı öne sürülüyor. Şöyle ki, siyahi vatandaşların genelde oy verdiği demokrat parti adayı Hillary Clinton'un güya siyahi insanlara hakaret ettiği haberi bu insanların sosyal medya hesaplarına düşmüş. Kıl payı kaybedilen seçimin manipüle edildiği uzun zaman konuşuldu. Bu örnek doğru ya da değil önemi yok. Önemli olan bu örneğin oldukça gerçekçi olduğu. Aynı Youtube videosunu izleyen iki kişiye farklı reklamlar çıkması oldukça ilginç fakat karşılaşılan bir durum. Artık şunu kesinlikle anladık. Kullandığınız ürün ücretsizse aslında ürün sizsiniz. Ücretli olması ise güvenli olduğu anlamına gelmiyor. Kısacası Şeref Oğuz'unda dediği gibi müşteri VERİNİMETTİR.

Tüm bunları düşününce aklıma şu geldi. Facebook WhatsApp'ı 2014'te 19 milyar dolara satın almıştı. Satın almadan sonra yapılan milyarlarca dolarlık yatırımı da göz önüne alalım. Bu ürün hiç bir zaman ücretli olmadığına göre bu insanlar neden bu kadar yatırım yaptı? Aslında cevap basit. İlerleyen dönemde büyük veri toplayan firmaların (Apple, Google, Facebook vs) topyekün birleşmesi gündeme gelebilir. Nitekim daha yakın zamanda Instagram, Facebook ve WhatsApp ayrı şirketlerdi. İşte o zaman derdimize yanma vaktidir. Bundan 10 yıl önce ne yaptığımı ya da ne hissettiğimi ben bile unuturken unutmayan bir algoritma. Evlerden ırak!!!

 Amaan banane canım. Ben sade bir vatandaşım sen de öyle :). Evet biz sade bir vatandaşız. Gizlimiz saklımızda yok. Hepimiz birer bedava veri işçisiyiz. Biz gereken özeni göstersek de asıl özeni göstermesi gereken devletimiz olduğu aşikar. Neyse sonuç olarak; biz yine de olur olmadık her şeyi sosyal medya da paylaşmayalım en iyisi.