Türkiye 90’lı yıllar boyunca
yüksek enflasyonla yaşamış ve bu yüksek enflasyonun olumsuz sonuçlarını her
alanda hissetmiş bir ülkeydi. 2001 krizi sonrasında uygulanan “Güçlü Ekonomiye
Geçiş” programı 2002 yılında iktidara gelen Ak Parti tarafından sahiplenildi ve
uzun süre kararlılıkla uygulandı. Bu program farklı alanlarda çeşitli makro
ekonomik sorunlar doğursa da enflasyonu düşürmede gerçekten başarılı olmuş ve
Türkiye enflasyonu 34 yılın ardından 2004 yılında tek haneye düşürmeyi
başarmıştı. Bu yıllarda ortaya çıkan ve hükümetin motto haline getirdiği
“milletimizi enflasyona ezdirmedik” cümlesi bir gerçekliğin ifadesiydi.
Ancak 2019 yılında hükümet
ekonomi bilim tarihinin en pahalı deneyi olan “faiz sebep enflasyon neticedir”
teorisini uygulamaya koydu. 2019 yerel seçimleri öncesi TCMB politika faizi
hızla düşürüldü ve piyasalara düşük faizli kredi pompalandı. Düşen faiz
nedeniyle mal ve döviz talebinde patlama yaşandı. Serbest piyasada kuru
sıçratacak olan döviz talebi TCMB rezervlerinden 130 milyar dolar satılmasıyla
karşılandı ve kurun artmaması sağlandı. Ancak rezervler tükenip talep
karşılanamaz hale gelince döviz kuru sıçradı. Döviz kurundaki sıçrama tüm ithal
malların fiyatını ve sanayi ve tarım üretiminde kullanılan girdi fiyatlarının
astronomik artmasına neden oldu. Nihai olarak talepteki ve kurdaki her artış
enflasyonda daha yüksek seviyeleri görmemize ve yeniden yüksek enflasyon
döneminin başlamasına neden oldu.
Enflasyonist ortama rağmen Cumhurbaşkanı
Erdoğan ve Ak Parti hükümeti bir zamanlar gerçeklik barındıran “milletimizi
enflasyona ezdirmedik” söylemini kullanmaya devam ediyor. Bu konudaki temel
gerekçe de enflasyon yüksek olsa da işçi ve memur maaşlarının enflasyonun
üzerinde artırıldığı iddiası. Peki bu iddia gerçek mi? TÜİK verilerine göre
gerçek. Aşağıdaki tabloda verildiği gibi, 2021 ocak ayındaki 100 TL 2023
sonundaki TÜİK’e göre 362 TL, İTO’ya göre 448 TL ENAG’a göre 972 TL ile
eşdeğer. Bu durumda TÜİK’e göre hem memurlar hem işçiler enflasyona ezilmek
şöyle dursun refah artışı yaşamışlar. Ancak İTO ve ENAG verilerine göre hem
işçi hem memur maaşları enflasyon karşısında erimiş durumda. Hatta ENAG’ın
ölçtüğü enflasyon verisine göre yaşanan refah kaybı inanılmaz.
2021 - 2023 3 Yıllık Değişim |
|
TÜİK’e Göre Enflasyon |
362 |
İTO’ya Göre Enflasyon |
448 |
ENAG’a Göre Enflasyon |
972 |
Memur Maaş Artışı |
386 |
Asgari Ücret Artışı |
403 |
Not:
2021 ocak ayı tüm değerler için 100 olarak alınmış en son 2023 aralık değerleri
hesaplanmıştır.
Yukarıda verilen sayıları
anlamlandırmak kısmen zor olabilir. Bu nedenle aşağıdaki iki grafikle bu
tabloyu netleştirmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Aşağıda 1. grafikte
yalnızca TÜİK ve İTO tarafından hesaplanan enflasyon gösterilirken 2. grafikte
ENAG tarafından hesaplanan enflasyon verileri de grafiğe eklenmiştir. Her iki
grafikte de memur maaşları temel alınmıştır.
Soldaki grafiği dikkatle
incelediğimizde TÜİK’e göre (açık mavi çizgi), memur maaşları dönem dönem
enflasyon karşısında erise de ocak ve temmuz aylarında yapılan zamlarla refahın
arttığını görüyoruz. Ancak İTO’ya göre (sarı çizgi) memur maaşlarının
çoğunlukla enflasyona karşı eridiğini ve 3 yıllık dönem içinde 2021 ocak
ayındaki alım gücünün yalnızca birkaç ay korunabildiğini görüyoruz. İTO
enflasyon verilerine göre her ne kadar ücretlerde erime olsa da bu erimenin
telafi edilebilir boyutta olduğunu gözlemliyoruz.
Memur maaşlarını ENAG tarafından
hesaplanan enflasyon verileriyle analiz ettiğimizde karşılaştığımız tablo
gerçekten ürkütücü. Sağdaki grafik incelendiğinde ücretlerin enflasyon
karşısında ezildiğini ve 2023 sonu itibarıyla, 2021 ocak ayındaki alım gücüne
erişmek için maaşlara %250 oranında zam yapılması gerektiği sonucu ortaya
çıkıyor. (Asgari ücret için yapılacak analiz memur maaşıyla aynı olduğu için
farklı bir grafikte gösterme ya da açıklama gereği duymadım.)
Son olarak aşağıda Erinç Yeldan
hocanın hazırlamış olduğu emeğin ve sermayenin milli gelirden aldığı paydaki
çeyreklik (3 aylık) değişimi veren grafiği görüyorsunuz. Kırmızı yani şeklin
üst kısmında her çeyrek payını artıran sermayeyi, alt kısımda ise her çeyrekte
milli gelirden aldığı pay düşen emeği görüyorsunuz. Erinç Yeldan hocanın
“timsah ağzı” diye tanımladığı bu durum ücretlinin payının sermaye tarafından
yutulduğunu ifade ediyor.
Sonuç olarak halkın hissettiği
fiili durum ve ücretlinin milli gelirden aldığı payın sürekli azalması en doğru
enflasyon verisinin ENAG tarafından açıklanan veri olduğunu gösteriyor sanki. İktidar
tarafından uzun yıllardır söylenen “milletimizi enflasyona ezdirmedik”
mottosunun faiz sebep enflasyon neticedir teorisinin uygulamaya koyulduğu
dönemden itibaren gerçekçi olmadığını ücretli kesimin enflasyon karşısında
inanılmaz fakirleştiğini söyleyebiliriz.